H A Y Y A M ‘ A
Debisiz zaman nehri akıyor ığıl ığıl
Geçmişten geleceğe,gelecekten geçmişe,
İçimizden geçiyor yanarak çağıl çağıl…(cayır cayır…)
İnsan’ın kıyısından derdiği ak zambaklar,
Al güller,karanfiller,lotuslar,mor leylaklar
Senin de yüreğinde açmazsa,serpilmezse,
Vallahi yaka paşa atılırsın toprağa,
Dostun,yoldaşın olur yılanlar,kırkayaklar,
Ertesi gün adını hatırlamaz olurlar…
Yıldızlar…ilahi bir çelenktir başımızda,
Onlar gözle görülmez,akılla çözümlenmez,
Göğe uzanmak için tanrı olmak gerekmez!
Kendini “bir şey” sanmak ne kazandırır sana
Ölümsüz Sevgili’yi gücendirmekten başka!
Duyamıyorsan eğer nabız atışlarını
Evrenin,evrenlerin ıslak bileklerinde,
Söyleyebilir misin dostum yaşadığını?
Ey Hayam!Güvendiğin akıl aldatıcıdır,
Sevgi,inanç yolundan gönlü kaydırıcıdır!
Sen sen oll küçümseme,ne olur dudak bükme
İlahi buyruklara,tanrılığa özenme!
İsminin hakkını ver,adil ol benliğine,
İçin için çürütür ruhu aşırılıklar…
Ne işin var “hiçlik”in dipsiz gayyalarında,
Yelken basmak dururken varlık okyanusun(d)a.
Başkaldırıda değil özgürlük,kulluktadır,
Birkaç damla gözyaşı,içten bir çığlıkladır…(hıçkırıktadır…)
Gerçek hayat,mutluluk öteler ötesinde…
Ölümsüz sakilerin altın tepsilerinde
Baş döndürmeyen şarap,kırılmayan sağraklar
Dağıttığı,sunduğu zamanüstü mekanlar…
Biraz dişini sıksan,bilsen beklemesini
Elde edebilirsin istediğin her şeyi…
“Daha sona ermemiş günü” boşa arama,
Bugün her yer Semerkand,düşlerin gerçek oldu!
Bir gün toprak altından fışkırmanın umudu
Kavuşturur ruhları Ölümsüzlük Yurdu’na…
Aşk-şarap,gerçek-yalan,ölüm-hayat üçgeni
Senin gibi bir dahi için pek dar değil mi?
Kır,parçala ruhunu saran bukağıları,
Böyle aşabilirsin ancak karanlıkları…
Sevgili’yle arana ördüğün duvarları
Böyle yıkabilirsin,ufuklar ötesini
Böyle görebilirsin gözlerin gözlerini,
Sevgili’nin güzellik üstü güzelliğini
|